top of page
Yazarın fotoğrafıedizzzz

feda-kâr





Hep deriz ve biliriz ki, "bu hayatta her şeyden önemli olan kendimiziz!"



Gerçekten öyle mi? Bu öğretiyi kendine söylemeyen kimse yoktur sanırım. Ama bunu uygulayabilenlerin sayısı ne kadar? Açıkçası kendi adıma bunu zaman zaman başarabildiğimi söyleyebilirim. Her zaman bu cesareti gösteremiyorum. Evet bunun bir cesaret konusu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca yüksek özgüven gerektiren bir davranış şekli.



Her durumda, önce kendini düşünen ve kendisinin bu durumdan nasıl etkileneceğine göre hareket edebilen biri olmak! Bu noktada hemen bir düzeltme yaparak devam etmek istiyorum. Bu davranış şekli karşı olduğum değil, aksine desteklediğim bir durumdur. Sadece yapabilmek ile ilgili kişisel beceriksizlik içindeyim.



Fedakâr insanlarız vesselam! Fedakar olmayı kelime anlamıyla ele alır, ve bununla oldukça övünürüz. Ama şöyle bir baktığımda, fedakârlık bir ilişki modelidir. Yani, "feda" eden ile "kâr" edenin olduğu bir ilişki modeli. Bir taraf verirken, öbür tarafın aldığı. Dolayısıyla sürekli feda eden tarafta kalırsanız, bir zaman sonra zarar hanesine yazmaya başlarsınız. Yani siz bir taraftan birileri için feda ederken, bir taraftan birileri de sizin için feda etmeli ki, kâr hanenize yazılanlarla dengeye gelin.



Şimdi diyeceksiniz ki, fedakarlık karşılık beklemeden yapılandır. Evet ama yukarıdaki matematiğe göre kâr elde edilmeden yapılırsa bir gün sizi tüketecek ve verecek bir şeyiniz yani feda edecek bir şeyiniz kalmayacaktır. Bu durumda eğer kâr ortakları biriktirmemiş iseniz yalnızlığa doğru sürükleneceksiniz.



En masum türden bir ilişkide bile bu durum böyledir. Örneğin; ebeveyn - çocuk ilişkisi. Anne ve baba feda konumundadır ve çocuk ise kâr noktasında. Bu kadar kutsal ve içerisinde hile bulunmayan bir ilişkide bile anne ve babanın verdikleri, çocuk tarafından yerine konulamaz. Bu, dünyadaki en masum fedakârlık ilişkilerinden biridir. Ne anne ve babalar feda ettiklerinin hesabı içindedir, ne de çocuk bir kâr amacı içindedir. En masum ilişkide dahi bu durum var ise yaşadığımız ve hayatımıza sonradan giren kişilerle bunu nasıl yöneteceğiz? İşte bu noktada tecrübe ve öz farkındalık devreye giriyor. Hepimiz iyi yada kötü fedakârlık üzerine tecrübeler yaşamışızdır. Bu yaşadıklarımızı okuyabilir ve derslerimizi çıkarırsak o zaman bu feda etme ve kâr etme davranışını iyi yönetebiliriz.



Burada vermek istediğim mesaj "hep kâr edin" asla değildir. Böyle bir davranışta yukarda bahsettiğim formülün tersine çalışmasına neden olur. Yani siz hep kazanırken, karşınızdakiler tükenir ve yine aynı noktaya gelirsiniz. Yani yalnızlık!



Burada esas olan dengede kalmak. Yani hayatın her evresinde, yaşamın her durumu karşısında olduğu gibi, dengeli olmak. Yakıp yıkmadan ama hayatta kendiniz için en değerli varlığın kendiniz olduğunu unutmadan hareket etmek. Bunu yaparken empati yapın. Yani kendinize "bu hayatta en önemli kişi benim" derken, karşınızdaki içinde "bu hayatta onun için en önemlisi kendisi" deyin. Böylelikle sınırlarınızı bilebilir ve kendinizi hizalayabilirsiniz.



Bende bunun böyle olduğunu çok kez gözlemledim. Bazen feda edenken, bazen kâr edenken. Ama bazen bunu öyle birinden öğrenirsiniz ki, işte o zaman bu gerçek hayatınızın vazgeçilmez doğrusu oluverir. Daha öncekilerde çokta önemsemezsiniz kâr - zarar hanenize mi yazıldığını. Ama o en çokta her şeyi feda etmek istediğiniz kişi, en çokta kâr etmek isteyen kişi çıkınca! İşte o zaman iliklerinize kadar anlarsınız hep feda ederek yada hep kâr ederek bir ilişkinin olamayacağını. Nihayetinde iki tarafta kaybedecektir. Öğrenirsiniz...



Teşekkür ediyorum sana,

Tüm önceliğimin sen olduğunu düşündüğüm bir anda,

Tüm önceliğinin sen olduğunu göstererek,

Tüm önceliğimin ben olması gerektiğini öğrettiğin için...


Sevgiyle,

edizzzz

41 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son arzum…

Comentários


bottom of page