top of page
Yazarın fotoğrafıedizzzz

Uğur Böceği






Ne güzel bir şeydir birine iyi gelmek. Hiç beklemediği bir anda, umudunun tükendiği, çaresiz olduğu, ben buradan nasıl çıkacağım dediği bir anda elini tutabilmek, bak işte buradayım diyebilmek. Gönüllere dolmak, mutlulukların sebebi olabilmek. Hele birde bunu gönülden, gönüllü yapabilmek.


Zordur almadan vermek, zordur bir beklentin olmadan karşılıksız elini uzatabilmek. Herkese nasip olmaz bu mertebeye varabilmek. Aslında verdikçe çoğaldığını görebilmek. Çoğalmanın manasını yeniden tanımlayabilmek. Zenginliğin bedenin ihtiyaçlarına hizmet olmadığını, asıl ruh zenginliğinin önemli olduğu erdemine ulaşmak. Biriktirebildiğimiz tek şeyin anılar olduğunu ve gerisinin beyhude olduğunu anlamak. Eninde sonunda tüm eşyayı arkamızda bırakacağımızı ve bıraktıklarımızın da eninde sonunda yok olup gideceğini, tıpkı bedenlerimiz gibi çürüyeceklerini anlamak. Ardımızda kalıcı olarak bırakabileceğimiz tek şeyin hakkımızda anlatılabilecek iyi veya kötü anılar olduğunu anlamak.


Eğer sahip olduğum ve biriktirdiğim maddi varlıklarımla bu dünyada kalıcı olamayacaksam veya sonsuz fayda halkasının bir parçası olamayacaksam ne yapmam gerekiyor? İşte bu sorunun cevabını arıyorum uzun zamandır. Nihayetinde geriye dönüp baktığımda, kalıcı olan insanların izlerini takip ettiğimde bulduğum kalıcı olma gerçeğinin ardında başkalarının hayatına dokunabilmek yattığını görüyorum. Bu bir suya atılan taş misali oluşan halkaların zaman içinde farklı halkalara ve kıyılara ulaşması haliymiş.


Peki ne yapabilirim? Şimdi böyle ulvi bir noktadan konuyu ele alınca, kalıcı olma hatta içinde biraz ölümsüz olma kaygısı barındıran (!) cümleler kurunca, yapmanız gerekende iddialı bir hal alıyor. Bende hep öyle düşündüm. Büyük izler bırakanlara baktım hep. Ne yapmışlar nasıl yapmışlar diye. İnanılmaz işler, eserler vs. Ama, aması vardı bu durumun benimle ilgili kısmında. Benim bu kadar büyük bir eyleme geçecek bir geçmişim, altyapım, üstyapım, çevrem vs. yoktu. E nasıl olacaktı bu iz bırakabilme, insanlığa dokunabilme arzuma. Sonra şöyle geriye çekilip bir baktım, bu büyük iz bırakanlara. Evet bir çok isim vardı birbirinden değerli, ama insanlığın varoluşundan bu yana kaç insan yaşamıştı bu büyük izleri bırakabilen? Bu kıymetli insanların tüm insanlığa oranı neredeyse zerre mertebesindeydi. O zaman bu kadar zor olmamalıydı. İşte benim aydınlandığım ve farkıma vardığım an bu oldu.


Büyük adımlara veya işlere gerek yok. Aslında olduğumuz halimizle yapabileceğimiz çok şey var. Sadece verme halinin alma halinden daha keyifli olduğunu bir kez tadıp ondan haz almamıza bakar. Peki ne vereceğiz? Çok basit, elinde ne varsa. Bu kısmın yanlış anlaşılmasını istemem. Söylemek istediğim şey öyle tası tarağı satın insanlığın hizmetine sunun değil - yapabilen olursa ne ala - Nereden başlayacağınızı bulmanın en iyi yolu, yakın çevrenize bakmak önce. Ama bu sefer her zaman olduğundan farklı bir gözle bakmalısınız. Kim ne yapıyor, kim neyi amaçlıyor, kimin neye ihtiyacı var. Sonra bu gözlem ve çevrenizle kurduğunuz bu bağ sizi daha geniş bakış açılarına ve kitlelere ulaştırıyor.


İşte ben şimdi bir Uğur böceği olma yolunda ilk adımımı atıyorum. Kendi varoluş çabalarımın bana bugüne kadar kazandırdıklarını paylaşarak. Ne mi o? Bilgi! Bugün elimde olan en kıymetli şey bilgi. Ben bilgi temelli olarak yetiştirildim. Bilgi temelli eğitildim, çalıştım. Bunca yılın üzerine tecrübe edilmiş, rafine bir bilgi birikimim var ve benim sahip olduğum en kıymetli şey bu hayatta. Çünkü tüm hayatım bilgiyi edinme ve onu kullanma çabası üzerine geçti. Tüm elde ettiklerim, sahip olduklarım, başarılarım, başarısızlıklarım, mutluluklarım ve mutsuzluklarım hepsi bu sahip olduğum bilginin içindeler.


Etrafıma o farklı gözle bakabildiğimde gördüğüm en önemli eksiklerden birinin bu olduğunu gördüm ve bilgiyi paylaşmak, benim kendi hayatımın kahramanı olmamı sağlayacak eylemdi. İnsanların hayatlarına dokunabilmek, o ihtiyaç duydukları anda yanlarında olabilmek, deneyimlerimle onların içinde bulunduğu zorluktan çıkma çabasına bir parça olsun katkı sağlayabilmek, benim bu hayatta bırakacağım izdi. Arkamdan güzel bir söz söylenecek ise bu yüzden olmalıydı. Aynı zamanda vererek çoğalmanın bir hali olacak bu benim için. Bendeki bilgiyi verirken dokunduğum hayatları tecrübe edeceğim. Onların gözünden hayata bakacağım. Yeni tecrübeler ve bilgiler edineceğim. Bilgim artacak ve arttıkça paylaşacaklarımda. Böylelikle suya attığım o tek taşın halkaları başka halkalara ulaşacak, başka kıyılardaki hikayelere ulaşacak.


Uğur böceği olma arzum bundandır. Ansızın birinin yüzünde bir tebessüm olabilmek. Tıpkı Uğur böceğini gören her insanın yüzünde oluşan o tebessüm gibi. Onların dileklerinin bir parçası olmak için. Gerçekleştiğinde mutluluklarını paylaşmak, gerçek olmazsa da yeni dilekler dilemelerine yardımcı olabilmek için.


Not: Bu yazıyı kaleme almama vesile olan, Uğur Böcekleri (https://www.ugurbocekleri.org) kurucularından çok kıymetli, sevgili Zafer Parlak hocamıza ve İzgören Akademi'nin (https://www.izgorenakademi.com) birbirinden değerli ekip üyelerine sonsuz teşekkür ediyorum. İyi ki iyiliğin peşinde koşmayı amaç edinmiş sizin gibi gönüllü iyi kalpler var.

31 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Son arzum…

Comments


bottom of page